İnsan
var olduğundan beri aklı kemale ermiş her birey bir şekilde sevda denen
şerbetten bir yudum almıştır. Kimi zaman karşılıklı kimi zaman günümüz popüler
kelimelerinden platonik yani tek taraflı çıkmaza giden türden bir şekilde
yaşamıştır sevdayı. Karşılıklı sevip de kavuşamayanı da var elbet işin içinde,
efsanelere konu olan sevgiler de.
Aklımızı
kurcalayan, çok fazla soru işareti uyandıran kısmına gelecek olursak;
Neşet Ertaş; ‘’Sevda sırrınan (sır ile) olur’’ demişken
İsmet Özel ‘’ Benim harcım değil bir yar sevmek gizliden’’
demiştir.
Sevmek sır ile olacak bir durum
ise şairler neden mahlaslar ile yahut Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirindeki
gibi (Muazzez Akkaya) açık isim vererek şiirler veya besteler yapmaktadır? Bu
şiirler hiç yazılmamış olsaydı, mahlas kullanmamış olsaydı yahut isim
vermeseydi sevdiğinin bilinmesi riskine girmemiş olmayacak mıydı?
Sevginin karşılıklı olmasını her
insan istemez mi? Güzelliğin göreceli olduğunu bildiğimiz halde bilinmez mi
güzel olduğu için sevilmesi değil sevdiği için güzel olması gerçeği? Seven
bilmez mi ateş olsa da yanmayı göze alması gerektiğini? Mecbur değil midir
insan sevdiğini söylemeye? Şiir şairin feryadı değil midir?
Sevda dediğimiz sırrınan olur
fakat haykırarak olur gizliden değil. Dağı taşı denizi aşarak olur fakat rezil
olarak rezil ederek değil. Pislik olması gerekmeyen yerde olan demektir. Yarin
saçı güzeldir fakat yemekte değil, kelebek güzeldir fakat içtiğin ayranın
içinde değil. Laflar da öyledir her laf her ortamda konuşulmaz, her doğru bilinen
her yerde söylenmez.
İnsan sevdiğini söylemeli ve
gocunmadan çekinmeden yapmalıdır bu işi lakin iki kişinin bildiği sır değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder